5.GÜN: Soprano’lar ve Varoluşçuluk

chickenexist

Projemizin beşinci gününde hafif bir duraklama, uykusuzluk, yorgunluk belirtileri baş göstermeye başladı. Stres kontrol altında, sakin günler geçmekte, ancak hastaymışcasına sürekli yorgun hissetmek insanın keyfini kaçırıyor...ama tabi ki pes etmek yok...aynen yola devam... Hem bahar geldi yahu! hava değişimi, bir gün poyraz bir gün lodos derken bu darmadağın kafa, belki de değişimin habercisidir kimbilir...

Dün akşam TV'de şöyle bir gezinirken, çok sevdiğim 'The Sopranos' dizisinini 2. sezonundan bir bölüme rastladım ki bahsetmeden edemeyeceğim: Anthony Jr.'ın ergenlik bunalımında varoluşçuluğa ilgi duyduğu bölüm...

Bakınız: The Sopranos and Existentialism

Yahu varoluşçuluk dedik mi söyleyecek o kadar çok şey var ki! Anthony Jr. ile kurduğum büyük empati ise benim ergenlik yıllarıma dayanıyor. O yıllarda varoluşçuluğun felsefe olarak daha ne olduğunu tam bilmeden okumuştum Albert Camus'nün 'Yabancı'sını. Nasıl etkilenmiştim bir bilseniz. Lise çağındaydım, ilk iş Beyoğlu'ndaki sahaflara koşmuş kitabın farklı türkçe çevirilerini de edinmiştim, halen kütüphanemde 'Yabancı'nın birçok farklı basımı ve Camus'nün tüm eserleri bulunur. Hatırlıyorum aynı Anthony Jr.'ın ahkam kestiği gibi bizimkilere ahkam keserdim: 'Hayat koca bir boşluk, neden varız ki?' gibi sorular sorar, verilen cevaplardan tatmin olmayıp olayı 'kimse beni anlamıyor' a getirirdim. Varoluşçuğum ise Albert Camus ile sınırlı kaldı diyebiliriz. Okumasına okudum diğerlerini de ama varoluşçu ünlülerden ne Sartre ne de Simone de Beauvoir, Camus'nün yarattığı etkiyi bırakamadılar bende.  Şiire de ilgim vardı ya da şiirsel romancılara sanki tüm o varoluşçular arasında bir tek Camus anlıyordu beni. Varoluşçu düşünce tüm lise yıllarımda hüküm sürerken bir aralar radikalliğimi artırıp Nietzsche'ye hatta nihilizme fena sardığımı bilirim. Hey gidi günler hey, icq diye bir chat sitesi yeni kurulmuş o dönemlerde genç okurlar bilmezler, benim gibi nihilizmi seven en yakın arakadaşımla nick'lerimiz Nietzsche ve Camus . Varoluşçuluk edebiyatı ile işte böyle geçti yıllar...

Sakın yanlış anlamayın ben varoluşçuluk edebiyatını sevmekten vazgeçmedim ama gerek ailem gerek beni çocukluktan tanıyan arkadaşlarım halen dalga geçerler bizimkisi varoluşçudur diye ama büyüdük yahu!savaşçı varoluşçu duruşumuz kalmadı desek olmaz mı:))

Bugün için film önerim efenim;

Günün Filmi: Le Temps Retrouvé- Raul Ruiz (Kaybolan Zamanın İzinde) Önümüzde ki günlerde Marcel Proust'a da değineceğiz buradan duyuralım...

Aychup projesin'de bugün öğleni,  hafif bir yoğurt çorbası ve pırasa yemeği ile geçirdik akşam yemeği için canım bir süredir chilli con carne çekiyor, ilk defa pişireceğim bakalım nasıl olacak...

Chili-con-Carne

Günün Yemeği: Chilli Con Carne

Benim kafamdaki tarif ve sonucu tam resimdeki gibi;

Malzemeler:

1 orta boy kuru soğan

2 diş sarmısak

2 chilli biberi

1 konserve meksika fasülyesi

1 konserve mısır

4-5 domates rendesi

250gr kıyma

Tuz karabiber

Hazırlanışını şöyle düşünüyorum, kuru soğan, chili biberler ve sarmısağı ince ince doğrayıp tavada çok az zeytinyağı ile çevirip,  kıymayı ekliyorum. Biraz pişirip meksika fasülyesi, rende domates, mısırı ve bir miktar sıcak suyu ekleyip kısık ateşte 35-40 dakika pişmeye bırakıyorum.

Günün Sözü: Without  music, life would be a mistake. Friedrich Nietzsche

Günün Müziği: Kool & the Gang - Jungle Boogie

 

 

Users feedback ( 2 )

Any thoughts?

*

Loading more content...